O sadece Türk edebiyatının değil memleketin gelmiş geçmiş en özel kadınlarından biri. ‘İkinci Yeni’ nin en önemli üç şairine aşkı ve kadınları yeniden öğreten ve hayatın son gününe kadar özgünlüğünü koruyan kadın ‘Tomris’.
Şair Ülkü Tamer’in ilk göz ağrısı; Cemal Süreya’nın fırtınalı sevdası, Turgut Uyar’ın biricik karısı ve Edip Cansever’in daimi platonik aşkı Tomris Uyar, usta kalemiyle olduğu kadar alaycı ve bağımsız tavrıyla da edebiyat dünyasının bu 4 erkeğini kendine sırılsıklam aşık etmeyi başarmış bir kadın.
Süreya’nın “Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!” der ve sayımı yazar. Tomris’in ise şahsiyet rötarı dediği o güzel anısı vardır. Uyar’ın uzun zaman şiir yazamadığı dönemde ilham perisi olur, uzun soluklu ve edebiyatın en güzel önemli şiirlerini yazdırır. Cansever’in en güzel şiirlerini yazdığı ve adadığı olur. Edebiyat dünyasının ve en güzel naif sevilmelerin kadını olur ‘Tomris’.
Hayatı ciddiye almayan, sevgiden yorulduğunda yeni bir sevdaya açılmaktan korkmayan, uyumsuz, aykırı bir kadın düşünün.Turgut Uyar’la tanıştığında evlidir hala.
Tomris pişmanlık ve üzüntüler ile uğraşacak biri değildi. Yaşamın her anından keyif alan bir kadındı. Rakıyı çok sever, sağlıklı yaşamayı önemsemezdi. O devamlı çakırkeyif bir hava da, bir rahatlıkta idi: “Yaptığı işi çok ciddiye alan insanlar için üzülürüm. Bir şeyi ciddi yapan bir insanın bir de kişisel bir ağırlık taşıması gerekmez.”
Kuşkusuz onca şiirin gölgesinde, kadın yanı mutluluk duysa da, ağır yükler altındaydı aslında. Dost kaldığı, gönlünü kaptırdığı ve hatta evlendiği şairler, onu hep her an ellerinden uçup gidecek bir kuş edasında sevdiler ve haksız da değillermiş, Tomris Hanım bu sevdaları yaşarken karaya yaklaşsa da; onun ruhu okyanus sever, her an kuş olup sevdiği diyarlara uçabilirdi.. Bunu kendisi de biliyor ve “Asıl üzüntü veren yaşlanmak değil, uslanmak.” der ve kendini özetler.
Tomris sadece ikinci yeninin büyük şairlerine, sevdiklerine,sevenlerine yeniden kadını öğretmedi. Tomrisle ilk tanıştığım andan itibaren kavramlarım değişti. Aykırılığı, uyumsuzluğu, farklılığı, özgürlüğü, özgünlüğü bu kadar güzel buram buram yaşayıp geçirebilmek ustaca ne muhteşem. Yanlışlara, hatalara takılıp kalmadan, her şeyi arkada bırakacak kadar güçlü, sürekli yeni dünyalara açılmaktan korkmadan, sürekli merakla, istekle, iştahla hayatı ciddiye almadan, bir yere ait olmadan istediğin her yerde olabilmeyi, tutkuyla, hazla, özgürce istenilen ya da vadedilenlerle değil istediğin gibi yaşamak, tüm kadınlığınla yaşamak.
Teşekkürler Tomris . .

Eğer bi insan olmak istediği birini yazıyorsa demek ki o kişiden çok uzaktır. Ona benzemek istediği için onu yazıyor olabilir. Ama eğer hayatın bir kısmında bu insanı tanıma şansınız olduysa yazarın hiç bir zaman yazdığı kadınlar gibi olamayacağını anlarsınız. Çünkü bu olmak için önce iyi kalpli olmak gerekir.
BeğenBeğen
Olmak istediğim birini değil dokunuşları olan birini anlattım. Dokunuşları olan birini anlattığım zaman çok uzak olmuş olmuyorum ortak noktalarımız var demektir ki bu da pek uzak sayılmaz. Ayrıca bir çok yazar kendine ilham olan insanları yazmıştır onlardan da pek uzak kaldıkları gözlenemez. Tanımadığınız biri için de iyi kalpli değil yorumu yapacak kadar ne önyargılara ne de eleştirme hakkını ben sizin aksinize hiç bir zaman bulmadım kendimde. Aksine tanımadığım biri için de iyi kalpli olmak gerek kadar nefret dolu bir insan olmadım.
BeğenLiked by 1 kişi